NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مَحْمُودُ
بْنُ خَالِدٍ
حَدَّثَنَا
أَبِي عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ رَاشِدٍ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
زَادَ وَهُوَ
وَلَدُ زِنَا
لِأَهْلِ
أُمِّهِ مَنْ
كَانُوا
حُرَّةً أَوْ
أَمَةً
وَذَلِكَ
فِيمَا
اسْتُلْحِقَ
فِي أَوَّلِ
الْإِسْلَامِ
فَمَا
اقْتُسِمَ
مِنْ مَالٍ
قَبْلَ الْإِسْلَامِ
فَقَدْ مَضَى
(Önceki 2265. hadîs) Muhammed
b. Râşid'den önceki sened aynı kalmak şartıyla aynı mânâda bir daha rivayet
olunmuştur. (Ancak râvî Halid b. Yezîd, bu hadîse şunları da) ilâve etti. Bu
çocuk (sâdece) annesinin ailesine (nisbet edilebilen) bir veled-i zînâ'dır.
(Annesinin ev halkı yakınlık bakımından veya) hür ya da köle hangi halde
iseler, (bu çocuk da onlara o'na göre nisbet edilir). (Ölen bir kimsenin
vârisleri tarafından onun nesebine) katılması istenen bir çocuk hakkındaki bu
(hüküm) islâm'ın başlangıcında (geçerli) idi. Binâenaleyh (ölen akrabalarına
âid olan ve) islâmiyet'ten önce paylaşılan mal(lar)dan (bu çocuğun bir payı
yoktur çünkü geçen) geçmiştir.
İzah:
Sadece Ebû Dâvud
rivayet etmiştir.
İslâmın ilk yıllarında
bir kimsenin cariyesinden bir çocuğu olur da sağlığında bu çocuğun nesebinin
kendisine âid olduğunu dâva eder de onun nesebini tesbit ettiremezse bu çocuk
veled-i zînâ sayılır ve sadece annesine ve dolayısıyla annesinin ailesine
nisbet edilirdi. Annesinin annesi, onun anne-annesi, annesinin babası, dedesi,
kardeşleri de teyzesi ve dayısı çocukları da kardeşi olurdu. Ve onlara vâris
olabilirdi. Daha sonra İslâmiyet bu uygulamayı kaldırmış, fakat İslâmiyetten
önce bu usûle göre yapılmış olan vârisler arasıda mal taksimlerine
dokunulmamış, o mallar hissesine düştüğü kimselerin ellerinde bırakılmıştır.